Karun
Karun o kadar çok zengindi ki, hazinelerinin anahtarlarını yetmiş deve taşırdı. Musa aleyhisselam zamanında zekât farz kılınınca, Musa aleyhisselam, Karun’a, vereceği zekâtın miktarını söyledi. Fakat Karun eve dönüp mal ve parasını hesap edince, vereceği miktarı çok buldu. Nefsi, bunu vermeye yanaşmadı. İsrailoğullarından nefsine uyanları toplayıp:
– Musa’nın her dediğine itaat ettiniz, ama o şimdi mal ve paralarınızı almak istiyor. Dedi. Onlar:
– Sen bizim büyüğümüz ve efendimizsin. Ne yapmamızı istersen, söyle yapalım, dediler.
– Size emrim, falan fahişeyi buraya getirin. “Musa benimle zina etti.” desin, ona para verelim. Bunu yapınca, İsrailoğulları, Musa’ya başkaldırırlar, biz de kurtuluruz.” dedi.
Fahişeyi getirdiler. Karun, ona, bin dirhem gümüş, (veya bin altın veya bir tas altın) verdi. Sonra ona:
– “Senin koruyucun benim. Seni hanımlarımla birlikte bulunduracağım. Ama yarın İsrailoğullarının gözü önünde, Musa benimle zina etti diyeceksin.” dedi.
Ertesi gün, Karun, İsrailoğullarını topladı. Sonra Musa aleyhisselam çıkageldi. Karun, Musa aleyhisselama hitaben:
– İsrailoğulları toplandı, seni beklerler. Allah-u Teâla’nın emir ve yasaklarını, dininin esaslarını, şeriatının hükümlerini onlara bildir, dedi. Bunun üzerine Musa Aleyhisselam, onların yanına gitti. Anlatmaya başladı:
– Hırsızlık yapanın, elini keseriz; iftira edene, seksen sopa vururuz; zina eden bekar kimseye, yüz sopa vururuz; evli olan kimse zina ederse onu ölünceye kadar taşlarız, buyurdu. Karun:
– Ya bu işi sen yapmış olursan? Dedi. Musa aleyhisselam: Ben de yapsam. durum aynıdır! Buyurdu. Karun:
– İsrailoğulları, senin falan kadınla düşüp kalktığını söylüyorlar, dedi.
– Benim mi? dedi Musa aleyhisselam. Karun:
– Evet, dedi. Musa aleyhisselam:
– Onu çağırın, bakalım, ne diyor? Şahitlik ederse yahut itiraf ederse durum dediği gibidir, buyurdu. Çağırdılar. Gelince, Musa aleyhisselam ona:
– Ey kadın! Ben sana bunların dediği gibi bir şey yaptım mı? Buyurdu. Sonra peygamberlik nuru ile ona bakıp:
– Musa’ya ve İsrailoğullarına denizi yarıp yol yapan ve Musa’ya Tevrat’ı indiren Allah-u Teala hakkı için doğruyu söyle! Dedi. Allah için doğruyu söylemesine yemin verince, Allah-u Teâlâ kadına tevfik ve yardım verdi. Kadın kendi kendine:
– “Bugün tevbe ile söze başlamam, Allah’ın peygamberine eziyet etmemden iyidir.” diye düşündü ve:
– Hayır, onlar yalan söylüyorlar. Karun bana, senin benimle zina ettiğine dair yalan söylemem için çok para verdi, dedi. Bu sözleri söyleyince, Karun şaşırdı, ne yapacağını bilemedi. Orada bulunanları bir müddet sessizlik kapladı.
Musa Aleyhisselam hemen secdeye kapandı. Hem ağlıyor, hem de: “Ya Rabbi! Senin düşmanın bana eziyet etti, beni rezil ve rüsva etmek isteyip çirkin bir fiille beni suçladı. Ey Allah’ım! Onun cezasını ver.” diyordu.
Allah-u Zülcelal, Musa aleyhisselama başını secdeden kaldırmasını emir buyurdu. Yeryüzüne de Musa aleyhisselamın isteğine uymasını emretti. Musa Aleyhisselam: “Ey İsrailoğulları! Allah-u Teâla beni Firavun’a gönderdiği gibi Karun’a da gönderdi. Ona uyan onunla kalsın, benimle olan ondan ayrılsın.” buyurdu. İki kişi hariç hepsi Karun’dan ayrıldı.
Sonra Musa aleyhisselam, “Ey toprak! Onları yut.” buyurdu. Dizlerine kadar yuttu. “Ey toprak! Onları yut.” buyurdu. Bellerine kadar yuttu. Sonra yine: “Ey toprak! Onları yut.” dedi. Boyunlarına kadar yuttu. Sonra tekrar: “Ey toprak! Onları yut.” deyince, toprak onları içine alıp kapandı. Böylece yerin dibine geçtiler. Karun ve arkadaşlarından hiçbir eser kalmadı