Dinleri, devletleri, toprakları, hatta yaşları bile yok suda yaşıyorlar!
Limandan ayrıldığın ilk yarım saatte; sağdaki-soldaki yerleşim yerleri, yük gemileri, dalgıç tekneleri, balıkçılar tam anlamıyla bir kopuş hissiyatı yaşamana izin vermiyor. O sabah, hiç durmadan yol aldığımız bir saati geçmişti ve epey bir zamandır uçsuz bucaksız okyanusta sudan başka bir şey göremez olmuştuk. Hüseyin’le arada sırada birbirimize, “İnşallah bizi satmaya götürmüyorlardır” bakışı atıp, hemen ardından tüm tedirginliğimizi çabucak teknenin su yoluna salarak, ilerleyişin ritmine kaptırıyorduk kendimizi. Sonunda, ‘Bintang Biru’ karşıdan göründü. Kelimenin tam anlamıyla okyanusun ortasına kurulmuş, karayla hiçbir bağlantısı olmayan, üflesen uçacaklar gibi birbiri ardına dizilmiş 25-30 kulübeden oluşan, fantastik çocuk kitaplarına yaraşır bir köy… Köye vardığımız saatte su tamamen çekilmişti. Bir buçuk saat tam gaz yol yapıp, suyun dizimizde olduğu bir harikalar diyarına ulaşmıştık!